NOVEMBER 24, 2016

                                        DURUKAN DUDU

fresh-980x653.jpg

Bir önceki yazıda tanımladığımız temiz, besleyici, sağlıklı gibi özelliklere sahip gıdaların fiyatlarının nasıl belirlendiği, ne kadar olmasının “adil” olduğu sorularına odaklanacağım bu yazıda.

Türkiye’de ve Dünya’nın bir çok yerinde herhangi bir ürünün fiyatının arz-talep dengesi üzerinden belirlendiği varsayılır. Bugünün dünyasında bu varsayım tam anlamıyla doğru değil. Besleyici gıda üretimi gibi (en azından henüz) “mekanize” olmayan süreçlerde hele, çok farklı dinamikler giriyor işin içine.

Diğer bir deyişle, işin ekonomik tarafı çok kapsamlı, tek başına ayrı bir yazı dizisini hak edecek kadar karmaşık. Bu yazıda temel etmenleri ele alıp, sonunda da tüketiciler için somut bir takım sonuçlar önermeye çalışacağım. Farklı şartlarda üretilen farklı gıdaların (örnek: Yerel tohumlu, gübresiz-zehirsiz domates) fiyatlarının birbirine nasıl oranlanabileceğini ise ilerideki yazılarda detaylandıracağım.

İlk temel kural: “Doğru” gıda pahalıdır. Ama daha önemlisi, “kötü” gıda fazla ucuzdur.

domates.jpg

                                                                     **Foto: Ormanevi Kolektifi**

Konvansiyonel sistemle domates üretmek yerine toprağı sürmeden, yerel tohumla, tarım zehiri ve sentetik gübre kullanmadan domates üretmeye (yani organik/organik ötesi üretim yapmaya) karar veren bir köylüyü hayal edin. Bu üreticinin karşılaşacağı bir çok sorun ve risk var:

a) Üreticinin, sistem dışına çıkmakla aldığı ekonomik ve ekolojik riskler ve yükler:

En iyi şartlarda bile toplam hasadı, konvansiyonel hasada göre daha düşük (çok kabaca, 3’te biri civarında) olacak.

ormanevi-6.jpg

                                                                               **Foto: Ormanevi**

b) Üreticinin ve sistemin bilgi, altyapı ve “girdi” eksiği: